Ne ataerkil ne anaerkil; yalnızca Müslüman olalım!

Taşkın Koçak 2023-07-31

Ne ataerkil ne anaerkil; yalnızca Müslüman olalım!

Son günlerde malum sözleşme ekseninde yapılan menfi, müspet tartışmalar ifrat ve tefrite dönüşmüş, karşımıza yeni bir ırkçılık tarzı çıkmıştır. Birileri, hiçbir zaman medeniyetimizde olmayan erkek ve kadın egemen tartışmalarının içerisine bizleri çekmek istemektedirler. Bunları yapanlar, farkında olarak veya olmayarak; kadın-erkek cinsiyet ırkçılığının zeminini hazırlamakta ve Müslümanları bu cenderenin içerisine sürüklemektedirler. Bu çok üzücü bir durum!

“Erkek veya kadın, kim mümin olur da güzel amellerden işlerse, işte onlar cennete girerler. Zerre kadar da haksızlığa uğratılmazlar.”(Nisa 124) Kadın veya erkek, Allah’ın huzurunda eşittir, birinin diğerine üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva ile olur, kim daha iyi takva sahibi ise bu kadın veya erkek için hiç fark etmez o daha üstün olur. Allah bizim cinsimize, ırkımıza, soyumuza, servetimize, bilgimize, makamımıza ve mevkiimize değil, ancak takvamıza bakar. Kimse kendi cinsiyetini kendisi belirleme imkanına sahip değildir. Bir insan; kendisinin tercihi olmayan ve Allah tarafından yaratıldığı cinsiyeti ile, diğer bir cinsi nefsani olarak tahakküm altına alamaz. Bu ister kadın ister erkek olsun, hiç fark etmez.

Elbette ki erkek ve kadın arasında fizyolojik farklıklar vardır, bu insan soyunun devamı ve yaradılışının gereğidir. Ayrıca her iki cins bir bütünün parçası ve birbirlerinin örtüsüdür. Hal böyleyken Müslüman kadın ve erkek arasındaki mesellerde, Allah’ın bize yasa olarak koyduğu ve peygamberinin bildirdiği hükümlerin dışında bir hal ve harekette bulunulması ve sınırların aşılması ancak şeytanın ve insanın nefsinin eseridir. Bu husustaki hükümler Müslümanım diyen bir erkeğin veya bir kadının keyfiyetine göre değildir.


Bu sebeple İslam ne anaerkil ne de ataerkil bir sistemi önermez. Yani erkek egemen veya kadın egemen bir yapıyı önermez… İslam yalnızca fıtratta, yani yaradılışta insanı kollayan, koruyan ve mutlu eden ilahi nizamı önerir, dinin hükümleri isteğe ve kişiye özel değil, yaradılışa özeldir.

İslam’da kadınların erkekler üstünde, erkeklerin de kadınlar üstünde hakları ve sorumlulukları vardır. Bu hakların ölçüsü; ne kadının, ne de erkeğin tekelinde değil, her ikisinin de iman ettiği ve ahitleştiği alemin yaratıcısının nizamı olan Kur’an’ın ve onu bize tebliğ eden ayrıca bizatihi yaşayan Hz. Peygamberin ölçüsüdür. Son zamanlarda bazı Müslüman erkekler ve kadınlar; aralarındaki meseleler için hadlerini aşmakta, iman ettikleri dinin hükümlerine baş vurma yerine nefislerine uymakta veya zamanın seküler sistemlerini referans alarak birbirlerini hunharca eleştirmektedirler. Konunun muhatapları, sorunun çözümü için İslami çerçevede aklıselim olarak müzakere etmeli, toplum önünde, sosyal medyada ve basında birbirlerini yermemeliler. Bu hususta Kur’an bize ne diyor? Aranızda bir husumet veya sorun varsa Kur’an’a ve peygambere başvurun diyor. “Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resûlüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir.” (Nisa 59)

Kadının ve erkeğin birbirleri üzerindeki İslam’ın emrettiği hakları neler ise, bu onların nefislerine ağır geliyorsa bile, Müslüman erkek ve kadın bu haklara uymak zorundadır. Hz. Peygamber’in hanımları ile olan yaşamları ve münasebetleri bize örnektir. Allah Resulü’nün (sav) hanımları, özellikle Hz. Hatice ve Hz. Ayşe’nin yaşantıları Müslüman kadınlar için güzel bir örnektir. Erkekler için ise Hz. Peygamber’in hanımları ile olan aile yaşantısı mükemmel bir örnektir. Eğer Hz. Peygamber’in aile yaşamının dışında bir aşırılığa gidiyorsak, aile hayatımızda bir ifrat ya da tefrit varsa, kendimizi sorgulamalı ve bu davranışlarımızdan bir an evvel vazgeçmeliyiz. “Andolsun, Allah’ın Resulü’nde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab 21)

İslam’ın hükümleri, bizlerin heva ve heveslerinden üstündür. İman ediyorsak, bu böyledir. Yok; sadece İslam’a teslim olmuşsak, o zaman bir an evvel mümin ve mümine olmak için çaba sarf etmeliyiz. Allah bizi hangi fıtrat üzere yarattıysa, o fıtrat üzere hayatımızı idame etmeliyiz.

Yaradılışımızı, bedenimizi, cinsiyetimizi biz seçmedik. İslam’da kadının ve erkeğin farklı rolleri vardır. Ne kadın erkeğin rolünü kapmaya çalışsın ne de erkek kadının rolünü kapsın. Her iki cins de kendisine yaradılışta biçilmiş olan görevlerini, sorumluluklarını yerine getirmeli ve yerini bilmelidir. Zaman, mekan, teknoloji değişir. Ayrıca kültürel değişim de olur. Tüm bunlara rağmen insan yaratıldığı günden beri aynı insandır, meziyetleri aynıdır. İnsanın temel özelliği asla değişmez ve değişmesi de mümkün değildir. Yani ilk yaratılışta kadın ve erkek ne ise, dünyanın sonuna kadar da yine aynı kalacaktır. Buna rağmen kadın-erkek anatomisine, ahlakına ve maneviyatına müdahale edilirse, bu durumda dünya yaşanmaz hale gelir. Bu da insanın kıyameti olur.

Aile müessesesini ayakta tutmak ve sürdürülebilir olmasını sağlamak için, “İslam hem kadına, hem de erkeğe görevler ve sorumluluklar vermiştir” dedik. Peki, biz bunların ne kadarını bilmekteyiz? Maalesef toplum bu mevzuda yeterince bilgili değil ve yeni evlenen çiftler bilgilendirilmemektedir.

Bir meslek sahibi olmak için yıllarca okuyor, birçok emekler verip mücadele ediyoruz. En basitinden bir sürücü belgesini almak için dahi 3 ay kursa gidiyoruz. Oysaki yıllarca, yani 40 yıl, 50 yıl veya 60 yıl sürecek evliliğimiz için hiçbir eğitim almıyoruz. Sonra da “bu boşanmalar niye arttı” diye dert yanıyoruz. Yıllarca emek vererek büyüttüğümüz göz bebeği evlatlarımızı, evlilik müessesesi konusunda bilinçlendirmiyoruz. Ülkemizin % 92.8 kısmı şehirlerde ve ilçelerde yaşamakta.. Kimse kimsenin ne soyunu, ne de sülalesini eskisi kadar tanımıyor. Son dönemde sosyal medya ve internet üzerinden yapılan evlilikleri de düşünürsek, durum pek iç açıcı değil. Çocukları evlilik çağına gelen ailelerin çoğunda, acaba kızım veya oğlum kimin ile evlenecek, kimler ile karşılaşacağız endişesi var. İşte bu kaygıları evlilik öncesi eğitim kursları giderecek ve aileler de güven içerisinde olacaktır.

“Evlilik öncesi kurslar”; evlilikte kadın ve erkeğin rolünü, haklarını ayrıca sorumluluklarını öğretmelidir. Bu aile olma kursları, illerin ve ilçelerin müftülüklerinin kontrolünde olmalı ve kursiyerlere aşağıdaki yazdığımız örnek konular işlenmelidir. Bu maddeler daha da detaylandırılabilir, ihtiyaca binaen farklı dersler de konulabilir. Ayrıca evlenecek adayların ölçme ve değerlendirmesi de yapılabilir. Kurslarda fıkıhçılar, sosyologlar, psikologlar ve doktorlar da bulunmalı. Evlilik öncesi kurs alan yeni evlilere, bu kurs kapsamında en az 1 yıl destek verilmeli ve takip edilmelidir.

Evlilik öncesi kurs dersleri,

Nikah öncesi evlilik bilinci dersleri,

İslam evlilik hukuku dersleri,

İslam’da haklar ve vecibeler bakımından erkek-kadın,

Evlilik sevgi, saygı ve sabır dersleri,

Evlilik erkek, kadın sorumluluk dersleri,

Aile olma eğitimleri,

Anne olma dersleri,

Baba olma dersleri.

“Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin (veli) dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe Ayet 71)

Anahtar Kelimeler :

Paylaş


Yorum Sayısı : 0